Kahraman Mehmetçiklerimizin bölücü terör örgütü tarafından şehit edilmesi milletimizi derinden sarsmıştır. Yurdun dört bir yanında günlerce yürüyüşler, eylemler düzenlenmesi öfkenin ötesinde bir kararlılığın ifadesiydi. Türkiye, başındaki terör belasının merkezinin Amerika olduğunu ilk kez haykırıyor ve Mehmetçiğe kurşun sıkan merkeze “Hepimiz Mehmetçiğiz” diyerek cevap veriyordu.
Teröre karşı yapılan yürüyüşlerde dikkati en çok çeken ise gençliktir. Türkiye’nin dört bir yanında üniversiteler yürüyüşler düzenlediler. Lise öğrencileri okul formalarıyla eylemler gerçekleştirdiler. Rektörlerin ve okul yönetimlerin birçoğu en önde öğrencilerle birlikte yürüdüler.
Türkiye, Cumhuriyet Mitingleriyle birlikte bir yola girmiştir, şimdi ise bu yolda Mehmetçik olarak ilerlemektedir. Türk Gençliği’nin bugünkü durumunu değerlendirirken 12 Eylül darbesini bir milat kabul edebiliriz. 12 Eylül siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan Türkiye-Amerika ilişkilerinde yeni bir sayfa açarken, yapılan darbe adeta gençliğin beynine indiriliyordu. Amerika, yaptığı darbeyle gençliği yozlaştırma, siyasetten uzaklaştırma ve vatansızlaştırma politikası izlemiştir. Küreselleşme çağında vatan, millet gibi kavramların içini boşaltmak Amerika’nın Türkiye’deki memurlarına verdiği birinci görevdir. Türkiye’deki memurları yetersiz kalınca zaman zaman da dışarıdan müdahale etmektedirler. Bunun en çarpıcı örneği ise Karen Fogg’tur. Fogg’u devreye sokarak üniversitelerde bir dünya faaliyet yürütmüşlerdir.
11 Eylül saldırılarının ardından üniversitelerin açılışlarında Amerika için rektörler, öğrenciler ayağa kalkarken, şimdi ise bu tablo tam tersine dönmüştür. Rektörler ve öğrenciler Amerika’ya karşı “hepimiz Mehmetçiğiz” diye haykırmaktadırlar. İşte bu Türkiye’nin fikir devrimidir. Bu devrime “Mehmetçik Devrimi” denilebilir ve denmektedir.
Amerika, 12 Eylül’le birlikte Türk Gençliğiyle yakından ilgilenmiştir. Eğitim sisteminden, müzik tercihlerine kadar bütün ayrıntıları ele almış ve milli kültüründen kopardığı bir gençlik kitlesi yaratmayı başarmıştır. Ama 2007 yılında da bir gerçeği keşfetmiş bulunuyoruz ki o da; Amerika 12 Eylül’den sonra tarihin en siyasi gençliğini de karşısında bulmuştur. Cumhuriyet Mitingleri Türkiye’nin dönüm noktası olmuş ve o mitinglere gençliğin yoğun katılımı dikkat çekmiştir. Cumhuriyet mitingleri adeta Türk Milletini yeniden diriltmiştir. Milyonlarca insanın alanlara toplanması, seferber olması bağımsızlığımıza ve cumhuriyetimize yönelik tehditlerin büyüklüğündendir. Eylemlere ruh veren sloganlarda da kitlelerin bilincindeki değişimi gözlemleyebiliyoruz.
Bu ağır tehditler Türkiye’nin hayat damarlarını tıkayan hastalıklı hücreler gibidir. Siyasi olarak Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü diye ifade ettiğimiz bu durumda; Türkiye’nin yaşayabilmesi, damarlarında temiz kanın dolaşabilmesi için bir operasyona gitmek zorundadır. Her zor dönemin bir çıkışı vardır. Türkiye’de, içinde bulunduğumuz “Küçük Amerika” sisteminin alternatifi arayışı içine girmiştir. Bu durum ilk belirtisini Türkiye-Amerika ilişkilerinde gösterdi. Amerika’yı stratejik müttefik ilan edişimizle birlikte, bağımsızlığımıza ve egemenliğimiz ağır darbeler indirilmiştir.
Türkiye bu yaralarının tedavisinin Atatürk olduğunu keşfetmektedir. Türkiye, Amerika’dan uzaklaştıkça Atatürk’ü bulmaktadır. Bu durum Türkiye’nin yeniden ayağa kalkışı, kendini yenileyişidir. İşte bu süreçte Türk Gençliği lokomotif görevi görecektir. Üniversitelerimizden başlayan bu hareket Türkiye’nin siyasetinden, kültürüne, ekonomisine ve bilimine kadar her alanda kendini hissettirecektir.
Ülkemizin genç beyinleri Türkiye’nin sorunlarını çözen, engellerini aşan bilim projelerini ortaya koyarak bilime katkıda bulanacaklardır. Bu dönemin en kıymetli bilim çalışmalarının keşfedeceği gerçek; Tam Bağımsız Türkiye buluşudur.
Mehmet Bozkurt
Türkiye Gençlik Birliği